Şair ve Şiir

Şair ve Şiir

Cahit Zarifoğlu’na dair ilk hatıram, üniversitede dergi çıkarırken hazırladığımız dosya. Mehmet Ali ailesine ulaşmış ve güzel bir dosya hazırlamıştık. Şimdi bakıyorum da, ne büyük bir hevesmiş dergi çıkarmak. Geçti gitti.

Her yanıyla garip bir adamdı. Okuma delisi değildi. En çok da bu yönü hoşuma gidiyordu sanırım. Sadece keyif için okuyan birisiyim ben, neticede. Ama onun kadar okulları uzatacak kadar cesur da değildim. Şimdi bile sırtımda bir çanta, bilinmez bir kıtaya atabilir miyim kendimi, bilmiyorum. Diyorum ya, garipti işte. O zaman durmadım üzerinde.

Yıllar önce İbrahim Sadri şiir okurdu, biz dinlerdik. Daha kuşatılmamıştık televizyon tarafından. İlk ondan dinlemiştim ‘Daralan Vakitler’i, şairini bilmeden. 2006 yılında Beyrut tüm dünyanın gözleri önünde yerle bir edilirken yeniden hatırladım o şiiri. Dara düşünce hatırlanan dua gibiydi sanki. Açıklamaya gerek duymadan, apaçık ortadaydı işte hali pür melalimiz. Birleşmiş Milletler’in binası bile vuruldu İsrail tarafından. Dert mi? Değil. Koca bir yalandı modern dünyamız.

Bombalar yağarken ben şiir kitabı peşine düştüm. Buna değecek bir şairmiş Zarifoğlu, gördüm.

Çoğunu anlamadım şiirlerin. Bazılarını beğenmedim. Başka zaman beğendiklerim de oldu, anlamadan bıraktıklarım da. Zamanla Ahmet Haşim’e benzettim Zarifoğlu’nu. Şiiri anlam katmanlarından oluşuyordu. Anlasan bile sanki hep anlaşılmayan bir şey kalıyor geride. Alev Alatlı’nın güzel bir benzetmesi var, “başımdaki miğfer” diyor. Şiirin kendisi galiba zaten böyle bir şey.

Roman gibi okunmaz şiir bir de. Sessizce okunmaz. Yolda okunmaz. Evde okunmaz. Yazın okunmaz. Kışın okunmaz. Baharda hiç okunmaz. Kendi yeri ve zamanı vardır her şiirin, kendi sesi ve kendi rengi. Başka bir zaman başka bir mekan mümkün değildir. Ne şiir nefes alır, ne okuyan.

Sonra anlamak için hakkında yazılanlara baktım. Gördüm ki yalnız değilim, kimse anlamamış Zarifoğlu’nu. Bizde eleştiri zaten övmek veya yermek olduğu için anlamaya, açıklamaya da gerek yok. hayatı hakkında bir iki cümle, şiirlerinden bir iki dize, bir iki tanıklık ve üzerinde durmaya davetle beraber dört başı mamur bir yazı yazmak mümkün Zarifoğlu hakkında. Hiçbir şey içermeyen o kadar çok yazı var ki! Başka türlü de olması mümkün değil galiba.

Bir de TRT var. Bazıları beğenmese de Yedi Güzel Adam ismiyle bir dizi yapılmasını olumlu buluyorum. Erdem Beyazıt, Rasim Özdenören, Akif İnan, Alaaddin Özdenören, Nuri Pakdil, Sezai Karakoç isimleri her gün anılmıyor ekranlarda. Bu isimleri gündeme getirmek, eserlerine dikkat çekmek bile başlı başına önemli. Gene de diziden etkilenip Zarifoğlu okuyacakları uyarmak gerek: Zarifoğlu bir aşk şairi değil. Bir slogan şairi de değil. Ne bir mecnun olur ondan ne de politik bir figür.

İki sene önce Zarifoğlu ile komşu olduk. Çoğu sabah veya akşam selam verip geçiyorum. Bazen vakit bulursam uğruyorum, ayakucunda oturup etrafı dinliyorum. Ayrı bir dünyaya açılan kapının eşiğinde durup nefes almaya devam ediyorum.

Patron beğenmeyecek ama, Cahit Zarifoğlu şair; yazdığı şiir. Daha da söylenecek bir şey yok. 

Ahmet Kırtekin

* Yazıların sorumluluğu yazara aittir. 

* Kitap Eleştirisi yazmak için satısdestek@kitapvekitap.com adresine mail atabilirsiniz. 

*Yazarlık sadece müşterilerimize açıktır. 

Kapat